24 Şubat 2012 Cuma

Gelin ayakkabısı


Evlilik tarihine kadar nereden baksan önümüzde 9 ay var. Ama detaycı bir insan olduğum için her şeyi didik didik araştırıyorum. Bir küçük not defteri edindim ve her daim yanımda taşıyorum, gözüme çarpan bir şey olursa açıp hemen not ediyorum. Gelinlik altına giyilen ayakkabı da önemli bir detay olsa gerek. Ara sıra denk gelince bakıyordum, kim neler üretmiş, nasıl seçim yapılırmış. Rahat olsun, topuklu ayakkabı giyemiyorsanız topuksuz olsun, ayak ağrısı yapmasın gibi öneriler tamam. Tamam da hepimizin derdi görsellik değilmi allah aşkına. Ayak ağrısı çekmeden günü kapatan bir gelin gösterin bana gidip elini öpeyim. Neden o ağrı çekilir? Çünkü ayakkabının görünüşü güzelse alır çıkarız da ondan, 5 nokta ortopedik taban desteğini dinleyen olmaz.
Sanırım ben bugün ayakkabımı seçeceğim markaya karar verdim. NR.39. Daha önce hiç böyle güzel tasarımlar görmemiştim gelinlik için ama aklımda hep tül bağcıklı ayakkabı vardı. Bulamasam da yaptırmayı kafama koymuştum. neyse ki yapmışlar sağolsunlar. Şunların güzelliğine bakar mısınız

 




Bu ihtiyacını yakın zamanda karşılaması gereken varsa NR.39 bugün Markafoni'de indirimde üstelik. Ayak numaranızdan da eminseniz kaçırmayın derim. Ben daha gelinlik modeline bile karar veremedim ama ayaklarım 39-40 arasında gidip gelmese bunlardan birini sepete indirmiştim bugün.

23 Şubat 2012 Perşembe

English Home

Bugün başka bir oline alışveriş sitesinden bahsedecektim, yazmaya başladım, bir yandan da sayfadan sayfaya sincap misali geziniyorum. Derkeen ne görsem beğenirsiniz? English Home sonunda yıllardır beklediğimiz online satışına başlamış. Tanrı günahlarımızı affetsin, bütçemize gayret, kuvvet versin. Amin.

18 Şubat 2012 Cumartesi

Markafoni ve Servis Seti Alışverişi

Online alışveriş furyasınnı takip eden kişiler için Markafoni'yi anlatmak yersiz olur sanırım. Yine de hiç bilmeyenler için diyebilirim ki güvenle alışveriş yapabileceğiniz sitelerin başında gelir kendileri. Tüm alışveriş sitelerinde şöyle bir işlem sırası vardır. Siparişinizi verirsiniz, sonra kampanya süresinin bitmesini beklersiniz. Kampanya süresinin bitiminden itibaren size 7 gün tedarik süresi bildiriler ve çoğunlukla bu süreyi de sonuna kadar kullanırlar. Ancak bana mı öyle denk geldi bilmiyorum da ben ne zaman Markafoni'den sipariş versem çok hızlı bir şekilde elime ulaştı. Hatta son alışverişim taahhüt edilenden 3-4 gün önce elimdeydi. Bir de sağolsunlar kutunun içine bir paket sıcak çikolata atmışlar, bu soğuk kış günlerinde ilaç gibi geldi. Hiç denememiş olanlar varsa bu linkten ulaşabilirler; http://www.markafoni.com/i/gokce_belgul/

Alınacaklar listesi kapsamında Markafoni'den en son Arzum'un şu servis setini aldım



Daha önce şurada bahsettiğim, "bildiğiniz markaları alın" uyarısını, bu ürün elime ulaştıktan sonra tescillemiştim kendi kendime. Kutunun içinden bir de bu servis setini asmak için askı çıktı . Mutfakta parlak metal aksamı pek sevmem ama mesela mutfak dolabının içine monte etmek için çok ideal geldi bana.
Servis setinizi alırken dikkat etmeniz gereken birkaç önemli nokta var. Genellikle evlerimizde tercih ettiğimiz 3 çeşiti var bu ürünlerin; Paslanmaz Çelik, Plastik ya da Tahta. Son yıllarda bir de silikon ekleni bunlara ama ben silikon hiç kullanmadığım için yorum yapamıyorum.
Paslanmaz çelik iyidir, temizliği kolaydır, şıktır ama teflon kaplama tencere tavanıza düşmandır. Gerçi teflon kaplama tencere tava da sizin sağlığınıza düşmanır ya, bunu da başka bir postta irdeleriz. Ayrıca paslanmaz çelik servis seti neredeyse bütün 12 kişilik çatal-kaşık takımının içinde bulunduğundan ilaveten almanıza gerek olmaz. Benim gibi huylu bir insansanız bu ürünleri tercih etmezsiniz çünkü paslanmaz çelik kaşığın çelik tencereye sürtmek suretiyle çıkardığı ses sizi bırakın yemeği, hayattan soğutabilir. Hele ki alüminyum  tencereyle bu kaşığın münasebetinden bahsetmek bile istemiyorum zira dişlerim uyuşuyor o sesi düşündükçe.
Benim farorim tahta. Ama henüz tahtadan yapılmış her türlü servis aparatını bulamadım, o nedenle de Arzum'un bu setini aldım. Geniş ağızlı spatulanın işlerimi kolaylaştıracağı düşüncesindeyim çünkü ızgara yaptığım eti/tavuğu ince tahta spatlayla çevirmeye çalışırken ipteki cambaz gibi hissediyorum kendimi, ayrıca ne zaman omleti/krepi tavadan almaya çalışsam ikiye bölünmüştür. E havada çevirecek yetenek de olmayınca el mahkum geniş ağızlı spatulaya. Çorba kepçesi, çorbayı ve sulu yemeği servis etmek için, kevgir de tenceredeki suyun içinden tanecikleri - bu taneler yağdaki patates, kalamar, suyun içinde haşlanmış sebze vs. olabilir- almak için olmazsa olmazlardandır. Bunların bir de patates ezicisi oluyor ama bence ona gerek yok. Patatesi çatalla ya da elinizle (çok sıcak değilse tabi, zira kaynar sudan çıkmış patatesi hemen elle ezerseniz elinizde bi anda 100 bin milyon baloncuk görüp hastanelik olabilirsiniz) ezerseniz de bu aparatla aynı kıvamı yakalarsınız, o nedenle bence bunun için ilave masrafa değmez. Ben püreyi miksere takılan blender ile yapıyoum, 10 numara oluyor, tadına doyulmuyor.
Gelelim tahta sevdama. Efendim ben yemeğimi tahta kaşıkla karıştırıp hazırlayınca daha bir huzurla yiyorum. Geçen sene Ekoloji İzmir fuarında Olive Farm firmasının standına denk geldim ve zeytin ağacından yapılmış olan şu kaşık ve maşayı aldım
Olive farm online satış da yapıor, kendilerine şuradan ulaşabilirsiniz. Üstelik sadece kaşık maşık değil, organik gıda ürünler , sabunlar, kremler de üretip satıyorlar. Ahşap ürünleri , çiftliklerindeki organik zeytin ağaçlarını budadıktan sonra, budanmış olan parçalardan kendi atölyelerinde yapıyorlarmış. Sonuç olarak aldığım bu ürünler için özellikle bir ağaç kesilmediğini bilmek de içimi rahatlattı. Ayrıca işlenmiş zeytin ağacını bir görmenizi tavsiye ederim. Rengi çok hoş, dokusu da prüzsüz ve yumuşak. Bu kadar detayla uğraşmak istemem Allahın tahta kaşığı işte alır geçerim diyorsanız envai çeşit tahta kaşık, spatula, maşayı her semt pazarında bulabilirsiniz. Bildiğim kadarıyla tanesini 2-3 liradan almanız mümkün.

14 Şubat 2012 Salı

Online alışveriş

Haftada 6 gün, toplamda (yol da dahil) 70 saate yakın çalışan biz zavallılar için büyük kolaylıktır online aışveriş. Buna bir de İzmir'imizin çeşit konusundaki yetersizliğini eklerseniz vazgeçilmez olur. Tepe Home'a, Mudo'ya, English Home'a gittin, Bernardo'yu, Karaca'yı, Paşabahçe'yi tavaf ettin mi bitti gitti.
Benim ilk online alışveriş maceram mudo.com.tr ile 2009 senesinde başladı. Uzun zamandır mağazaya gelmesini beklediğim ama bir türlü gelmeyen şu aşağıdaki yemek takımını ve tavuklu fincanları bir cesaret sipariş ettim.

Ofiste otururken kargon geldi diye aradılar. Bir kutu gelmiş ki şaştım kaldım, sanırsın buzolabı gelmiş. Meğer öyle sarıp sarmalamışlar ki açmak için bile neredeyse yarım saat uğraştım.Bu deneyimden aldığım güçle de online alışveriş furyasını başlattım kendimce ve pek çok site denedim. Bunların detaylarını ilerleyen zamanlarda vereceğim.

Şimdi gelelim online alışverişin püf noktalarına;
Bazı sözümona indirim siteleri var. %70-80 indirim diye büyük puntolarla yanıp sönen ilanlar görüyorsunuz siteye girince ama gerçekte durum pek öyle olmayabiliyor. İlk öncelikli iş bu fiyatları başka yerlerle karşılaştırmanızdır. Google amcanıza açın sorun, o size her zaman verecek bilgi bulur merak etmeyin. Pek çok kez denk geldim ben bu duruma. Mesela bir arkadaşıma hediye olarak Karaca'dan çaydanlık aldım 90 liraya. Baktım ki o hafta bir sitede Karaca'nın indirimi var. Aynı çaydanlığa %30 indirimle demişler ki 90 lira, e üstüne bir de kargo bedelini ekleyince daha da pahalıya geliyor, indirim bu işin neresinde?
Bir diğer husus satın almak istediğiniz ürünün kalitesi. Kalite konusunda yanlışa düşmek istemiyorsanız benim tavsiyem, bildiğiniz markalardan şaşmamanız olacaktır. Çok ucuza buldum diye 78 parça Şehnaz marka tencere almak çok akıl karı bir iş olmaz. Mesela bunun gibi pahalı tutacağına inandığınız alışverişlerinizi online olarak yapmadan önce mağazasına gidip gözle görüp elle tutmak iyidir. Daha önce mağazasında görüp kalitesine inamıştınız, şimdi de yarı fiyatına karşınıza çıktıysa affetmeyin, alın gitsin. Bir de " Canım bu kadar pahalıysa kalitelidir de" fikri var. Ben bunu da denedim, tuttu. Ama her zaman tutar mı bilmem tabi.
Bir başka önemli konu, almak istediğiniz ürünün detaylı bilgisine göz atmaktır. Hemen her üründe ebat önemlidir mesela. İnternette tek başına çekilmiş ürün fotoğrafı sizi yanıltabilir. Diyelim ki daha önce almış olduğunuz battal boy yorgan 250 x 215 cm iken siz kalkıp da 200 x 220 cm nevresim alırsanız, sonra çekmeceyi açar kapar seversiniz ancak, kullanamazsınız. Ayrıca her ürünün neyden yapıldığı önemlidir.Kaz tüyü yorgan aldım ohhh diye arkanıza yaslanmakla olmaz ki, o kaz tüyü yorgan dediğinde acaba % kaç gıdık, % kaç sırt tüyü var? Misal gıdık tüyü arttıça yumuşaklık, hafiflik ve sıcak tutma oranı, sırt tüyü arttıkça da esneklik artar. Üstelik bu tüyleri içinde tutan kumaşın tüy geçirmez - kendisine downproof da derler- olması gerekir ki yüzlerce lira verip aldığınız yorgan kuruş kuruş azalmasın ve ortalığa saçılan tüyler de sizi sinir etmesin. Bunlar gibi her ürün için türlü detaylar var. O nedenle baktınız ki ürün detayı yerine " Muhteşem Renk Seçenekleriyle Akdeniz Işıltısını Sofralarınıza..." şeklinde uzayıp giden yağlı boya cila reklamlar dolu, anında geçin, riske değmez.
Son olarak da teslimat aşaması var. Kargonuz gelince heyecana kapılıp paketi alıp drannn diye kapıyı kapatmayın kargo boy un suratına. Adamın bekletin, açın bakın, eğer içinde kırık, eksik ya da hatalı ürün varsa bununla ilgili bir tutanak alın. Hatalı ürünse e zaten kargo kapınızda, aynen getiren kişiye iade edersiniz karşı ödemeli olarak, böylelikle tekrar uğraşmaktan kurtulursunuz.

Dikkatli yapılan online alışveriş candır, canandır

13 Şubat 2012 Pazartesi

çeyiz safsatası

Nesiller boyudur bir çeyiz geleneği almış başını yürümüş. Çok acayip bir düzen kurulmuş bu yolda, mazallah elini versen kolunu kaptırırsın sektör o denli kendini aşmış. Yolum düştü bir gün Kemeraltı'nda bir dükkana girdim. "Bunları almak adettir" adı altında liste yapmış adamlar. Listedeki eşyaları bedava verseler ve hatta üstüne para verseler giymezsin. Yolda görsen çiğner geçersin ama adam diyor ki "ablacım bunların hepsi sizin güzel hatrınız için 800 lira". Böyle olmazsa olmaz listelerine siz siz olun aldanmayın, heves etmeyin. Bunlar hep konu komşu, hısım akraba görsün de imrensin diye uydurulmuş detaylar. Çeyiz kisvesi altında bizlere dayatılan tamamen analarımızın içinde kalmış olan uktedir. Konu komşu beğensin diye deri kolçaklı zıvarovski taş yapıştırılmış bel ağrısına birebir çekyatlar, yıkaması Çin işgencesinden beter boncuklu stor perdeler, en aynalılsından vitrinler, o vitrinin içine belki de 30 yılda bir, hadi bilemedin iki  kez kullanılmış kristal kadehler, ağır porselen fincanlar. Bir gün de görmedim ki o porselen fincandan kahve içen, sütlüğünden ılık ılık kahvesine süt ekleyen anne. Bunun temelinde bizim vefakar analarımızın evlenirken zevkine göre bir şey alamamasının yattığına inanıyorum. Kayınvalidesi koltuğunu, büyük yengesi perdelerini seçmiş, bırakın efendim ev eşyasını kimisi gelinliğini bile seçememiş ki. Zaten küçükmüş de evlenirken, dünyadan haberi olmamış ilk çocuğunu kucağına alana kadar, birileri halledivermiş o işleri. E ne olacak o içte kalan hevesler, bizim başımıza patlayacak. Ama yooo, bu düzen böyle gitmez. Bu yola başlarken 1. kural; Kararlı olun ! En ufak bir taviz, yıllarca dolapta saklanacak pullu bir yatak örtüsüne dönüşür alimallah yıllarca sırtınızda yük gibi taşırsınız onu. 2. kuralımız; bir tarz edinin kendinize. Bu tarzın illa adını koymak gibi bir şart olduğunu sanmıyorum ama bakıp, beğenip, aldığınız şeyler birbiriyle alakasız olursa bu defa da ev çarşamba pazarına döner aman dikkat. Çiçekli severim diye çiçekli sandalyede oturup, çiçekli masa örtüsünün üstüne dizilmiş çiçekli tabaklardan çiçekli kaşıklarla yemek yemek insanın içine daral getirebilir. Biraz sakin olun, çiçek iyidir ama arada düz renk lazım ki onun deseni ortaya çıksın değil mi? Buna engel olmak için ara ara alınmış şeyleri elden geçirmede fayda vardır. Doğru ve yeterli alışverişi yapmanın yolu bana sorarsanız iyi hazırlanmış bir listeden geçer. İnternette tonlarca liste var, bunlardan birini kendinize uyarlayabilirsiniz. Ben de baktım ama pek işime gelmedi o listeler. Ne bileyim konserve açacağı, peçete halkası ya da supla olmadan da gayet mutlu yaşarım gibi geliyor bana. En önemlisi kendinize en uygun listeyi yaratmaktır. Düşünün mesela eve girer girmez sırasıyla nelere ihtiyacınız oluyor? Sonunda göreceksiniz ki eve girdiğinizde anahtarınızı asacağınız askıdan, çay içerken kullanacağınız çay kaşığına kadar yazılı bir listeniz olmuş.

Yıllardır yalnız yaşama şansına sahip olduğum için ihtiyaç listesinde yol gösterici olabileceğime inancım tam çünkü bir evde nelere ihtiyaç duyulur öğrendim çok şükür. Yıllardır da bu dekorasyon dergilerini okuya okuya bitiremedim, her sayıda yeni bir detay öğreniyor insan. Dekorasyon dergisi bir tarz seçip uygulamada çok yardımcıdır tavsiye ederim. Dergilerin detaylarına da ilerleyen günlerde gireriz.

Şimdi belki şöyle düşünen de olabilir " E madem yalnız yaşıyorsun aldığını kullansana, ne diye saklıyorsun?". Ben bu anlayışa eremedim efendim, benimki de heves işte n'apiyim. Çiğdem çitleyip içlerini ağzında biriktirirsin ya hani, sonra zamanı geldiğine inanınca  bir çiğnersin ki dünya yıkılıyor deseler dönüp bakmazsın, işte onun gibi zamanını bekliyorum. Yeni evime geçince hepsi gün yüzüne çıkacak söz

11 Şubat 2012 Cumartesi

girizgah

Mektup yazmaya başlar gibi oldu bu iş. düşün düşün başlayamadım bi türlü.

efendim bendeniz okumayı, araştırmayı pek severim de iş yazmaya gelince ortaya ne çıkar bilemedim. lakin heyecanla araştırıp takip ettiğim konularla çevremdeki maskülen yoğunluğu fazla olan topluluk ilgilenmediği için şiştim.

evlilik yolunda emin adımlarla ilerlerken, içimde yıllardır sessizce sırasını bekleyen anadolu kadını kontrolü ele geçirmeye başladı. kendisi her ne kadar çeyiz diye diretse de, yeni evimize yeni eşyalar mottosuyla alışveriş yaparken kendisiyle bir orta yol bulmaya çalışıyoruz. ve amacımız bu yolculuğumuzdaki deneyimlerimizi paylaşmaktır